1
|
Ta, Sin, Mim.
|
|
2
|
Bunlar, apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.
|
|
3
|
Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin (öyle mi?)
|
|
4
|
Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.
|
|
5
|
Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.
|
|
6
|
Gerçekten yalanladılar; fakat, alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.
|
|
7
|
Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.
|
|
8
|
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.
|
|
9
|
Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir.
|
|
10
|
Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;"
|
|
11
|
Firavun'un kavmine, hala sakınmıyorlar mı?"
|
|
12
|
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum."
|
|
13
|
"Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor; bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder."
|
|
14
|
"Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum."
|
|
15
|
(Allah:) "Hayır," dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."
|
|
16
|
"Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbinin elçisiyiz,"
|
|
17
|
"İsrailoğulları'nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik)."
|
|
18
|
(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?"
|
|
19
|
"Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin."
|
|
20
|
(Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."
|
|
21
|
"Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı."
|
|
22
|
"Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır."
|
|
23
|
Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"
|
|
24
|
Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."
|
|
25
|
Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"
|
|
26
|
(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."
|
|
27
|
(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."
|
|
28
|
"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa).
|
|
29
|
(Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım."
|
|
30
|
(Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"
|
|
31
|
(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."
|
|
32
|
Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.
|
|
33
|
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
|
|
34
|
(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu" dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."
|
|
35
|
"Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?"
|
|
36
|
Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder,"
|
|
37
|
"Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler."
|
|
38
|
Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi.
|
|
39
|
Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz? dendi."
|
|
40
|
"Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız."
|
|
41
|
Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.
|
|
42
|
"Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."
|
|
43
|
Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."
|
|
44
|
Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.
|
|
45
|
Böylelikle Musa da asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.
|
|
46
|
Anında büyücüler secdeye kapandılar.
|
|
47
|
(Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.
|
|
48
|
"Musa'nın ve Harun'un Rabbine."
|
|
49
|
(Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."
|
|
50
|
"Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz."
|
|
51
|
"Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz."
|
|
52
|
Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.
|
|
53
|
Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
|
|
54
|
"Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;"
|
|
55
|
"Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler."
|
|
56
|
'Biz ise uyanık bir toplumuz" (dedi).
|
|
57
|
Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;
|
|
58
|
Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.
|
|
59
|
İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.
|
|
60
|
Böylece (Firavun ve ordusu) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.
|
|
61
|
İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.
|
|
62
|
(Musa:) "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir."
|
|
63
|
Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.
|
|
64
|
Ötekileri de buraya yaklaştırdık.
|
|
65
|
Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk.
|
|
66
|
Sonra ötekileri suda boğduk.
|
|
67
|
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
|
|
68
|
Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
|
|
69
|
Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku:
|
|
70
|
Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti.
|
|
71
|
Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz."
|
|
72
|
Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?"
|
|
73
|
"Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?"
|
|
74
|
"Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."
|
|
75
|
(İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?"
|
|
76
|
"Hem siz, hem de eski atalarınız?"
|
|
77
|
"İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç"
|
|
78
|
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;"
|
|
79
|
"Bana yediren ve içiren O'dur;"
|
|
80
|
"Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;"
|
|
81
|
"Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur,"
|
|
82
|
"Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;"
|
|
83
|
"Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;"
|
|
84
|
"Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver."
|
|
85
|
"Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,"
|
|
86
|
"Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır."
|
|
87
|
"Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,"
|
|
88
|
'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."
|
|
89
|
"Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka."
|
|
90
|
(O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.
|
|
91
|
Cehennem de azgınlar için sergilenir.
|
|
92
|
Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir;
|
|
93
|
"Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu, veya kendilerine yardımları oluyor mu?
|
|
94
|
Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.
|
|
95
|
Ve İblis'in bütün orduları da.
|
|
96
|
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:
|
|
97
|
"Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,"
|
|
98
|
"Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.
|
|
99
|
"Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı."
|
|
100
|
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"
|
|
101
|
"Ne de candan-yakın bir dost."
|
|
102
|
"Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik."
|
|
103
|
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
|
|
104
|
Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
|
|
105
|
Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
|
|
106
|
Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
|
|
107
|
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
|
|
108
|
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
|
|
109
|
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
|
|
110
|
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.
|
|
111
|
Dediler ki: "Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?"
|
|
112
|
Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur."
|
|
113
|
"Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)"
|
|
114
|
"Ve ben mü'min olanları kovacak değilim."
|
|
115
|
"Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."
|
|
116
|
Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın."
|
|
117
|
Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."
|
|
118
|
"Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."
|
|
119
|
Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.
|
|
120
|
Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk.
|
|
121
|
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
|
|
122
|
Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
|
|
123
|
Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.
|
|
124
|
Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
|
|
125
|
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
|
|
126
|
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
|
|
127
|
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
|
|
128
|
"Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?"
|
|
129
|
"Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?"
|
|
130
|
"Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?"
|
|
131
|
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
|
|
132
|
"Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının."
|
|
133
|
"Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti."
|
|
134
|
"Bahçeler ve pınarlar da."
|
|
135
|
"Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum."
|
|
136
|
Dediler ki: "Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da."
|
|
137
|
"Bu, geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir."
|
|
138
|
"Ve biz azap görecek de değiliz."
|
|
139
|
Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
|
|
140
|
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
|
|
141
|
Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
|
|
142
|
Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti.
|
|
143
|
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
|
|
144
|
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
|
|
145
|
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum;
|
|
146
|
"Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız?"
|
|
147
|
"Bahçelerin, pınarların içinde,"
|
|
148
|
"Ekinler ve yumuşak tomurcuklu göz alıcı hurmalıklar arasında?"
|
|
149
|
"Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz."
|
|
150
|
"Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin."
|
|
151
|
"Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin."
|
|
152
|
"Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)."
|
|
153
|
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin."
|
|
154
|
"Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim."
|
|
155
|
Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir."
|
|
156
|
"Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar.
|
|
157
|
"Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular."
|
|
158
|
Böylece azap onları yakaladı. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
|
|
159
|
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
|
|
160
|
Lut (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
|
|
161
|
Hani onlara kardeşleri Lut: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
|
|
162
|
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
|
|
163
|
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
|
|
164
|
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
|
|
165
|
"Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz?
|
|
166
|
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz."
|
|
167
|
Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın."
|
|
168
|
Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım."
|
|
169
|
"Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar."
|
|
170
|
Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.
|
|
171
|
Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.
|
|
172
|
Sonra geride kalanları yerle bir ettik.
|
|
173
|
Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü.
|
|
174
|
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
|
|
175
|
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır esirgeyendir.
|
|
176
|
Eyke halkı da, gönderilen (peygamber)leri yalanladı.
|
|
177
|
Hani onlara Şuayb: "Sakınmaz mısınız?" demişti.
|
|
178
|
"Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
|
|
179
|
"Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin."
|
|
180
|
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir."
|
|
181
|
"Ölçüyü tam tutun ve eksiltenlerden olmayın."
|
|
182
|
"Dosdoğru olan terazi ile tartın."
|
|
183
|
"İnsanların eşyasını değerden düşürüp-eksiltmeyin ve yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın."
|
|
184
|
"Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının".
|
|
185
|
Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin".
|
|
186
|
"Sen, yalnızca benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin ve biz senin gerçekte yalancılardan olduğunu sanıyoruz."
|
|
187
|
"Eğer doğru sözlü isen, bu durumda gökten üstümüze bir parça düşürüver."
|
|
188
|
Dedi ki: "Rabbim, yaptıklarınızı daha iyi bilir.
|
|
189
|
Sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik-gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı.
|
|
190
|
Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.
|
|
191
|
Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.
|
|
192
|
Gerçekten o (Kur'an), alemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir.
|
|
193
|
Onu Ruhu'l-emin indirdi.
|
|
194
|
Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).
|
|
195
|
Apaçık Arapça bir dille.
|
|
196
|
Ve hiç şüphesiz, o (Kur'an), geçmişlerin kitaplarında da vardır.
|
|
197
|
İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi onlar için bir delil (ayet) değil mi?
|
|
198
|
Onu Arapça bilmeyen birine indirmiş olsaydık.
|
|
199
|
Böylece onlara okusaydı, yine ona iman edecek değillerdi.
|
|
200
|
Biz onu, suçlu-günahkarların kalbine işte böyle işlettik.
|
|
201
|
Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.
|
|
202
|
Artık o (azap), kendileri şuurunda olmadan onlara apansız gelecektir.
|
|
203
|
Derler ki: "Bize bir süre tanınır mı?"
|
|
204
|
Onlar yine de azabımızı çabuklaştırmak mı istiyorlar?
|
|
205
|
Gördün mü; Biz onları yıllarca yararlandırsak,
|
|
206
|
Sonra kendilerine va'dolunan (azap günü) geliverse,
|
|
207
|
Onların 'meta ile yararlandıkları' şey, kendilerini (görecekleri azaptan) bağımsız kılamaz.
|
|
208
|
Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratmış değiliz.
|
|
209
|
(Onlara) Hatırlatma (yapılmıştır); Biz zulmedici değiliz.
|
|
210
|
Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.
|
|
211
|
Bu, onlara yaraşmaz ve güç de yetiremezler.
|
|
212
|
Çünkü onlar, (vahyedileni) işitmekten kesin olarak uzak tutulmuşlardır.
|
|
213
|
Allah ile beraber başka bir İlah'a yalvarıp-yakarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun.
|
|
214
|
(Öncelikle) En yakın hısımlarını (aşiretini) uyar.
|
|
215
|
Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.
|
|
216
|
Eğer sana isyan edecek olurlarsa, artık de ki: "Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızdan uzağım."
|
|
217
|
Sen, O güçlü ve üstün, esirgeyici olan (Allah')a tevekkül et.
|
|
218
|
O, kıyam ettiğin zaman seni görüyor.
|
|
219
|
Secde edenler arasında dönüp dolaşmanı da.
|
|
220
|
Hiç şüphesiz, O, işitendir, bilendir.
|
|
221
|
Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi?
|
|
222
|
Onlar, 'gerçeği ters yüz eden,' günaha düşkün olan her yalancıya inerler.
|
|
223
|
Bunlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu yalan söylemektedirler.
|
|
224
|
Şairler ise; gerçekten onlara azgın-sapıklar uyar.
|
|
225
|
Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip duruyorlar,
|
|
226
|
Ve gerçekten onlar, yapmayacakları şeyleri söylüyorlar.
|
|
227
|
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar (veya öclerini alanlar) başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.
|
|